12 Ekim 2011 Çarşamba

ss marschiest in Feindesland

SS marschiert in Feindesland
Und singt ein Teufelslied
Ein Schütze steht am Wolgastrand
Und leise summt er mit
Wir pfeifen auf Unten und Oben
Und uns kann die ganze Welt
Verfluchen oder auch loben,
Grad wie es jedem gefällt
Wo wir sind da geht's immer vorwärts
Und der Teufel, der lacht nur dazu
Ha, ha, ha, ha, ha!
Wir kämpfen für Deutschland
Wir kämpfen für Hitler
Der Rote kommt niemehr zur Ruh'
Wir kämpften schon in mancher Schlacht
In Nord, Süd, Ost und West
Und stehen nun zum Kampf bereit
Gegen die rote Pest
SS wird nicht ruh'n, wir vernichten
Bis niemand mehr stört Deutschlands Glück
Und wenn sich die Reihen auch lichten
Für uns gibt es nie ein Zurück
Wo wir sind da geht's immer vorwärts
Und der Teufel, der lacht nur dazu
Ha, ha, ha, ha, ha!
Wir kämpfen für Deutschland
Wir kämpfen für Hitler
Der Rote kommt niemehr zur Ruh'

10 Ekim 2011 Pazartesi

Arkadaşlar şunu bilin istediğiniz zaman bir hikaye yazıp bana e-mail adresimden imzalı bir şekilde o hikayeyi bana göndereilirsiniz gönderirseniz bende çok sevineceğim şimdiden teşekkürler.   ;)

Yaratık

Akşam saat 12:16


Gece' nin körü soğuğun alası karanlığın babası bir gecede sokağın ortasında telefon ile salak salak konuşan sadece bir kişi vardı o kişide William Jay'idi. William Jay telefonda konuşurken kız arkadaşının evine gidiyordu zaten kız arkadaşı ile konuşuyordu ne garip değil mi?
Willam: Tamam hemen geliyorum daire üçdü değilmi? Hemen geliyorum.
William sokakta yürürken sonunda kız arkadaşının evine gelmişti daha doğrusu kızın oturduğu apartmana. William içeriye girip asansöre bindi ve 13. kata çıkmak için tuşa bastı.
William: Allahın cezası bu saat'e eve çağrılır'mı öff neyse bir bakıp giderim o kadar.
William 13. katın 26. kapısının zilini çaldı kapı kendiliğinden açıldı William içeri girdi içeride duvarların üzerinde sümüksü ve şeffaf bir sıvı vardı William bu sıvıyı örünce çok şaşırdı.
William: What the hell is that.
William telaşa kapıldı aslında kaçsa daha iyiydi ama o bir Ameikalı'idi aynı filmlerde gördüğmüz gibi boş verip kaçmak yerine orada kalıp ne olup bittiğini araştırıyor tipik Amerikalılar.
William oturma odasına baktığında içini büyük bir korku kaplar eee ben olsam benimde kaplar çünkü koltuklar yırtılıp pamukları dışarı çıkmış etrafta o sümüksü sıvı ve bir de kan tahminimce bunları gören her insan korkuya kapılır. William'ın arkasından bir yaratık belirdi çok sessiz olduğundan William onu fark etmedi yaratığın sivri dişleri uzun jilet gibi tırnaklar, kuyruk ve simsiyah şekilsiz bir derisi vardı. William yaratığın nefes alış verişini duyduğundan arkasını döndü yaratığın refleksleri iyi olduğundan William arkasını döndüğünde o da hemen William'ın arkasına geçti William şüphelendiğinden önce gözlerini biraz yana kaydırdı sonra hızlıca başını döndürdü ve yaratığı gördü.
William:AAAAAAAAAAAAA!!!
Yaratık kuyruğunu William'ın içine geçirdi daha doğrusu organlarını deldi yaratık William'ın ölü bedenine kükreyip Williamı kuyruğundan çıkarıp üst kattaki tavan arasına kaçtı.

Dünki hastane ve Rouge olayları unutuldu aslında unutulmadı herhalde beyinin bir yerinde saklanıyorlardır ne bileyim ben bunu bilmek için fenci olmak lazım ve bende hiç fenci değilim ben doktorum. Neyse kalkıp kahvaltı edip sabah haberlerini izledim.
Spiker: Dün akşam nedeni bilinmeyen iki ölüm daha oldu ölenlerin ismi Selin Yağcı
ve William Jay' idi ölümlerin nedeninin sapık bir katil olabileceği düşünülüyor eğer katili yakalayıp İstanbul adalet sarayına getirirseniz ödülünü 10.000 euro olacaktır.
Ben: Acaba ben ölsem ne kaç para yazar?
Spiker: Bu cinayet hemen ........... de olmuştur tekrar ediyorum ........... de olmuştur.
Ben: Aha hemen bizim bakkalın orada!!!
Koşarak dışarı çıktım bir anda mendilcilerin istilasına uğradım.
Mendilciler: Abi nolur al abi abi noolur al.
Ben: Lan bas git! Valla ir kaşık suda boğarım HOŞT!!!
Diye bağırıp bakkala koştum haberler haklıymış bu apartmanın etrafı haberci kaynıyor!!!
Sanırım en iyi düşünce Selçuğu aramak.
Ben: Selçuk nerdesin be adam!
Selçuk: Şu cinayetlerin yaşandığı yerin yanındayım. Sen?
Ben: Bende oradyım.Tamam da neredesin.
İkimizde arkamızı döndük ve birbirimizi bulduk.
Ben: Haa meraba Selçuk.
Selçuk:Meraba Teoman
Ben: eee şu son günlerde ne yapıyorsun?
Selçuk: Hiiiç arada bir dışarı çıkıp bisiklete biniyorum o kadar. Sen?
Ben: Hippilerin protestolarını protesto etmek için bir parti açmayı ve halkı silahlandırıp dünya üzerindeki bütün hippileri öldürmeyi düşünüyorum her zamanki halim işte.
Selçuk: İyi iyi eee sen burada ne yapmaya çalışıyorsun?
Ben: Şu 10.000 euro'yu kapmaya çalışıyorum. Sen?
Selçuk: Ben de peki bu işte birlikte olalımmı?
Ben: Olur ama planı ben yapacağım.
Selçuk: Plan işleri zaten senden sorulur ona kuşkum yok sen asıl planı söyle.
Ben: Tamam.
Anında eve koştuk ve planları yapmaya başladık bir de iki tane çantaya silahlar doldurduk mesela benim çantamda panzerscheckt, 4x MP40, MP44, 4x Luger P08, MP41, Gewerh 43, 2x Kar 98, Vigneron M2, Halcon M94 ve 12 kadar stielhandgranade yanıma aldım bu silahları nerden buldum diye sorarsanız bir başka hikayede anlatırım Selçuğun silahları ise şöyle idi Halcon ML63, 2x TMP, Type 100, 2x Type 99, 3x Sten MK2, bazooka ve 16 el bombası bu sadece planın 1. aşaması idi Planın listesi ise şöyle.

PLAN EURO

Malzemeler


  1. Bulabildiğin kadar silah.
  2. Bir Half Truck üzerinde bir MG34 ile.
  3. Bolca el bombası.
  4. Dört çift fener.
  5. Cep telefonu 2x.
  6. Kask 2x.
  7. Üniforma 2x.
  8. Çelik yelek 4x.
  9. Şans getirsin diye demir haç madalyası.
  10. Half Truck'ın üzerine takmak için nazi bayrağı.
  11. Hastanede iken Rouge ben ve Selçuğun yanyana çekilmiş bir fotoğrafı(gerek yoktu).
  12. Nazar boncuğu.
  13. Mein Kampf.
  14. 16x mermi kutusu.
  15. Çakı.
  16. Bıçak.
  17. Oyuncak ördek.

Kontrol Edildi
Eden:Führer(bu ben oluyorum)
Her şey var
Maşşallah



Her şeyimiz hazırdı ama Selçuk sorular sormaya devam ediyordu bu çocuk listeyi kontrol etmedi mi acaba?
Ben: Bak Selçuk soru sormayı kes artık kafam bozuluyo.
Selçuk: Tamam silahlar kasklar falan tamamda Half Truck'ı nereden bulacağız?
Ben: Selçuk bak kocaman garaj aldım içinde her bi bok var sen hala o varmı bu varmı bak hacı Kubel var Nazi motosiklet'i Var o Nazi kamyonundan da var Panzer IV'de var half truck da var bu kadar hepsi amcamdan bana miras kaldı.
Selçuk: Senin amcan kimdi?
Ben: Adolf Hitler'in bir yaknı idi öldüğünde bir ay depresyondaydım yahu yoksa unuttun mu?
Selçuk: Hmmm neyse tamam hadi senin garaja inip half truck'ı alıp apartmanı basıp yaratığı öldürüp parayı kapıp onu bölüşüp eve gidelim?
Ben: En doğru fikir hadi garaja inelim.
Garaja inmek için merdivenlerden inip kilidi açıp parolayı söyleyip içeri girdik içeride her bişey vardı panzerscheckler silahlar handgranade'ler araçlar falan filan gördüğümüz half truck'a binip itçektik taramalıda Selçuk direksiyonda ben garajın kapağını kumandayla açıp nazi bayraklı half truck ile apartmana gittik apartmanın yanına gidip park ettik araçtan çıkıp plan yaptık kısacası ön kapıdan girecektik ama ev sahibi bizden önce davranmış ve kapıları kitlemiş ama B planımız vardı.
Ben: PANZERSCHECT!!!
Alman bazukasına Panzerscheckt denir bunu bilin neyse Panzerscheckt ile kapıya ateş ettim çıkan dumanlar yüzünde biraz öksürdüm sonra kapıya baktığımızda kapıdan eser yok. Hemen içeri daldık ev sahibi karşımıza geldi...
Ev sahibi: Napıyonuz lan.
Ben: ALLAAAAAA!!!Diyerek adamı geberttim sonra aklımıza şu fikir geldi yaratık belli ki etçil ev sahibinin cesedini yem olarak kullanalım ikimizde bu fikire evet dedik sonra asansörde Rambo gibi yukarı cinayetin olduğu kata çıktık kapı gene açıktı içeride gene cesetler vardı biz ev sahibinin cesedin koridora attık bu yaratı ise bizi duymuş hemen gene tavana çıktı biz koridorda iken bu ise bizim üstümüzdeydi.
Selçuk: Bence bir salona bakalım.
Ben: Burası omega kartal seni gayet iyi duyuyorum tamam kkk.
Selçuk: Ne diye saçmalıyorsun işin sonunda para var unuttun mu?
Ben:Haa doğru hadi gidelim.
Yaratık tavandan biz takip ediyordu i.neye bak. İlerledik ve evde paraya rastladık koridorun ortasına şüphelice konulmuş 100 lira gidersem ne olur diye düşündüm......ölürüm........acı çekerim.
Ben: Selçuk ben parayı almaya gidiyorum.
Selçuk: Hayır yapma!!!
Artık çok geçti parayı alıp cebime attım yaratık ise arkamdan kuyruğunu sırtıma yapıştırdı tabi bir kuyruk çelik yeleği deler mi delmez o yaratık bunu böyle bilsin.
Ben: ANNAAAAAAANIIIIIIIIIII !!!!!!
Yaratık bana yüzünü döndüğünde ben tabancamlan onun karınına Luger ile ateş ediyorum mermim bitmek üzere ikinci tabancayı çıkardığımda yaratık beni kafamdan ısıracaktıki ben cebimden handgranade' yi çıkarıp pimini çekip yaratığın ağızından içeri attım yaratık bunun ne olduğunu bilmediğinden el bombasını salak gibi yuttu ben kendimi kastım yaratık benim kafamı yiyecekken yaratığın midesi patladı yaratık patladığında ben yere kanların içine düştüm yaratık ise öldü.
Selçuğun yanına gelip.
Ben: Sanırım bu kadar.
Selçuk: Aslında düşündüğümden daha kolaymış.
Yaratıklar: SCREEEEEEEETTTTCHHHHHH
diye bağırdılar biz de dönüp arkamıza aktık arkamızda 10 dan fazla yaratık vardı biz telaş içinda salona geri çekildik silahları çekip ateş etmeye başladık yaratıklar zar zor ölüyordu mermilerimiz kum saati' nin kumu gibi yere dökülüyordu yaratıklar ise karidesler gibi geberiyordu mermilerimiz bitince silah değiştiriyorduk 7 tane öldürdük taaruz ateşin devam sonra hepsini ayrı silahlarla taradık 14 yaratık öldürmemize rağmen hala dolu gibi üzerimize geliyorlar sonunda makineli tüfekler bitince normal tek mermi atan tüfeklere geçtik 21 yaratık öldürdük son beş tane kalmıştı tabancalarımızı çıkarıp onları kafalarından bir güzel vurduk mermilerimiz bitnişti ben Selçuk ile konuşurken son kalan yaratık Selçuğun arkasına gelip onu kuyruğu ile halat gibi kavramıştı Selçuğu kuyruğu ile tutup götürüyordu yaratık pencereyi kırıp çatıya tırmandı ben ise merdivenlere kaldım.
Tavanda yaratık Selçuğu öldürecekken ben çatı kapısını açıp nefes nekese içeri girdim.
Ben: O nu he he hemen bı rak oohhh çok yoruldum.
Selçuk: Yardım et!!!
Ben: Tamam tamam gene her şeyi ben yapıyorum.
Elimde sadece bir Luger ve 2 handgranade kalmıştı ha bir de ördek. Yaratığa doğru koştum ve tam yanına gelip beni ısıracakken oyuncak ördeği ağzına tıktım oyuncak ördeği parçaladı ve bana doğru koşmaya başladı Selçuğu ise oraya bir yere bıraktı be tabancayla yaratığın tam kafasına ateş ediyorum yaratık önce biraz yavaşlayıp kusuyor sınra ben aldım elime bir şarjör taktım Luger'e sonra 6 el ateş ettim pezevenge bir çığlık attı sonra ise yere düşüp geberdi Selçuk ise sırıl sıklam bir halde yanıma geldi.
Selçuk: ehem hadi polise gidip paramızı alalım.

Polise gittik bütün hikayeyi anlattık sonra eve gidip uyuduk.
Yarın apartmanın önünde ödül töreni vardı ve mahalle lideri İbrahim bize 10.000 EURO verdi sonra ise herkes dağıldı biz Selçuklan evilerimize gidip bilgisayar oynadık televizyon izledik ve...
Ben: AHA Recep İvedik 3 var!!!
Dışarı çıkıp mahallenin çocuklarıylan futbol oynadık 5-0 yenildik hepsi kaleci yüzündendi biraz da mustafa' nın. Eve girip bahçeye önlem olsun diye siperlik taktık.
İşte o gün bir şeyler başardık ve kendimizlen gurur duyuyorduk Selçuk ise Rougie'yi özledi sanırım çünkü 5 dakkadır üçümüzün olduğu fotoğrafa bakıyordu neyse Rouge şu anda ne yapıyor bilmiyorum umrumdada değil şunu bilmek güzel artık mahallemizde Mustafa abi dışında yaratık kalmamıştı.










Son


9 Ekim 2011 Pazar

Panzerlied marşı

1. Ob's stürmt oder schneit,
Ob die Sonne uns lacht,
Der Tag glühend heiß
Oder eiskalt die Nacht.
Bestaubt sind die Gesichter,
Doch froh ist unser Sinn,
Ist unser Sinn;
Es braust unser Panzer
Im Sturmwind dahin.
2. Mit donnernden Motoren,
Geschwind wie der Blitz,
Dem Feinde entgegen,
Im Panzer geschützt.
Voraus den Kameraden,
Im Kampf steh'n wir allein,
Steh'n wir allein,
So stoßen wir tief
In die feindlichen Reihn.
3. Wenn vor uns ein feindliches
Heer dann erscheint,
Wird Vollgas gegeben
Und ran an den Feind!
Was gilt denn unser Leben
Für unsres Reiches Heer?
Ja Reiches Heer?
Für Deutschland zu sterben
Ist uns höchste Ehr.

4. Mit Sperren und Minen
Hält der Gegner uns auf,
Wir lachen darüber
Und fahren nicht drauf.
Und droh'n vor uns Geschütze,
Versteckt im gelben Sand,
Im gelben Sand,
Wir suchen uns Wege,
Die keiner sonst fand.
5. Und läßt uns im Stich
Einst das treulose Glück,
Und kehren wir nicht mehr
Zur Heimat zurück,
Trifft uns die Todeskugel,
Ruft uns das Schicksal ab,
Ja Schicksal ab,
Dann wird uns der Panzer
Ein ehernes Grab.

8 Ekim 2011 Cumartesi

Nazi Marşı

deutschland, deutschland über alles,
über alles in der welt,
wenn es stets zu schutz und trutze
brüderlich zusammenhält,
von der maas bis an die memel,
von der etsch bis an den belt -
deutschland, deutschland über alles,
über alles in der welt.

deutsche frauen, deutsche treue,
deutscher wein und deutscher sang
sollen in der welt behalten
ihren alten schönen klang,
uns zu edler tat begeistern
unser ganzes leben lang.
deutsche frauen, deutsche treue,
deutscher wein und deutscher sang.

einigkeit und recht und freiheit
für das deutsche vaterland!
danach laßt uns alle streben
brüderlich mit herz und hand!
einigkeit und recht und freiheit
sind des glückes unterpfand.
|blüh' im glanze dieses glückes,
blühe, deutsches vaterland.

deutschland, deutschland über alles,
und im unglück nun erst recht.
nur im unglück kann die liebe
zeigen, ob sie stark und echt.
und so soll es weiterklingen
von geschlechte zu geschlecht:
deutschland, deutschland über alles
und im unglück nun erst recht..[

6 Ekim 2011 Perşembe

Bölüm 6



Sonunda sabah oldu üçümüzde yatağımızdan kalkıp kahvaltı ettik. Kahvaltıyı Selçuk evden getirmişti sanırım bu bir çeşit lapa.
Ben: Selçuk ben yemek istedim çamur değil.
Selçuk: İyi güzel çünkü önünde olan şey bir yemek!
Rouge: Elbette yemek ama ben tokum benimkini Teoman yesin.
Ben: Aslında ben de tokum Selçuk yesin.(Aslında çok açtım)
Selçuk: İyi ben yerim.Selçuk lapaları yerken Rouge ile birbirimize bakarak güldük.
Hastane önlüklerimiz soyunma odasında çıkarıp rutin günlük kıyafetlerimizi giydik bavullarımızı toparlayıp ayakkabılarımızı giydik daha doğrusu botlarımızı elimizde bavullar ile çıktık siberler saldırdığında temizlikçi öldüğünden yerdeki siberleri temizleme işi yan odadaki çocuğa kalmıştı üçümüz yan yana (Rouge ortada ben solda Selçuk sağda) o çocuğu geçtiğimizde arkamı çekip çocuğa haraket çektim.
Ben: Hehehehehe ben bu hastaneden çıkıyorum ama sen kalıyorsun.Dedim ve çocukda bana haraket çekti.
Ben: WHY YOU LİTTLE!!! Diyerek çocuğu boğmaya çalıştım ama Rouge ve Selçuk beni kollarımdan tuttu ve yerde sürükleyip götürdüler koridorda yürürken arkadaşlarla vedalaşıyorduk.
Mr.Panzersheckt: Hoşçakalın.
Jen: Hoşçakal Rouge.
İbrahim: Siz de kimsiniz?koridorda ilerliyorduk merdivenlere ulaşınca merdivenlerden indik giriş katına geldik hastane kapısından sessiz bir şekilde yürüyerek çıktık hastaneden çıkınca bir birimize baktık.
Rouge: Sanırım bu kadar.
Selçuk: Evet.
Ben: Arada bir ziyaretine gelirim Rouge.
Rouge: Bende size beyler bende size.
Selçuk: EEE ne yapalım?
Ben: Bar'a gidelim.


O günün büyük bir kısmını barda sarhoş olana kadar İce Tea içerek geçirdik etraftaki insanlar ile alay ediyorduk mutluyduk ama ayrılacağımız için üzgündük aynı bir it gibi vaktimizi iyi geçirdik 100 kadar ice tea içmişizdir bu biraz da olsa ayrılık acısını unutturdu ama fazla değil saat 22:04 olunca barın kapısına çıktık yağmur yağmaya başladı ama bu konuşmamıza engel değildi.
Ben: eee Rougie sanırım bu bir son.
Rouge: Evet.
Ben: İyi o zaman hayatta başarılar.
Rouge: Sizede.Barın kapısından ters yönlere ayrıldık ve evlerimizin yönünü tuttuk o soğuk ve yağmurlu havada hepimiz evlerimize vardık ben nazi bayraklarına bakarak televizyon izledim.
Rouge evine gelip kedisini okşadı ve üçümüzünde birlikte olduğu bir fotoğrafa umutlu bir şekilde baktı sonra televizyonunu açıtı.
Rouge: Umarım siz ikiniz ile tekrar karşılaşırım.
Selçuk evine vardığında köpeğini sevip uyudu hepimiz uyuduk ve rüyalar diyarına gittik Rouge ile ayrılmış gibi gözüküyorduk ama aslında bu sadece kaderdeki bir başlangıçtı tıpkı Big Bang veya South Park dizisinin yapılması gibi büyük bir başlangıçtı.

Bölüm 5


Sabah saat 04:00' de Selçuk ile kalktık daha doğrusu kalkmaya çalıştık tamam tamam Rouge bizi yerde sürükleyerek ya da tokat falan atarak uyandırdı.
Ben: Öfffff gene ne var sancı mı tuvalet' mi? Tuvalet ise bir kat aşağıya inip sola dön ve 5. kapıdan gir.
Rouge: Tuvalet değil siber avı.
Ben: Tuvalet siber hepsi aynı.
Rouge: Hayır değil.
Ben: bir siberin üzerine yap o zaman aynı olduklarını anlarsın.
Rouge: Grrrrr.
Ben: Tamam kalkıyorum motor gibi gırlamana gerek yok.
Rouge: Salak.
Ben: İyi tamam anladım Rouge.
Rouge sinirli bir şekilde Selçuğu uyandırmaya çalışıyor ama Selçuk hakkında 4. öğrendiğim şey ise Selçuğun yanında borozan çalsam bile uyanmaz. Rouge her şeyi deniyordu ama işe yaramıyordu hatta sanırım Selçuğa tekme atmayı bile denedi ama ben de daha önce denedim ve sonuç bir hiç.
Sonunda Selçuğa vurmaktan bıktı ve yoruldu Selçuktan hala bir tık yok.
Rouge: Çok yoruldum Selçuğu uyandırmak imkansız.
Ben: Bir de ben deneyeyim.
Rouge: Ben Selçuğu uyandıramadıysam sen onu nasıl uyandıracaksın ki.
Ben: Birazdan görürsün.
Ben Selçuğu kolundan tutup yerde sürüklemeye başladım onu sırtıma alıp.
Ben: Rougieeee pencereyi açarmısın?
Rouge ne yapacağımı bilmediğinden sazan gibi hemen atladı ve pencereyi açtı. Selçuğu kaldırıp ğencerenin kenarına getirdim pencerenin altında bir tavan vardı önce Rouge beni boynumdan tutup beni yere düşürmeye çalıştı ama ben düşermiyim elbette düşerim beni yere itti ama ben düşmeden önce ne yaptım Selçuğu pencereden attım. Rouge sinirli bir şekilde.
Rouge: Bunu neden yaptın sadece uyuyordu!!!
Ben: İşte Selçuğu uyandırmak için onu pencereden attım.
Rouge: Yeter!!! Diyerek tam yüzüme bir yumruk attı yumruğun sert olması beni dahada kızdırdı onun bir kadın veya karnından vurulmuş olması da benim hiç umrumda değildi her şekilde birbirimzi gebertiyorduk.Sonunda kavga daha da kızıştı birbirimize tekme, kafa,yumruk ne varsa atıyoruz ağızımızdan kan akmaya başlamıştı genede bu beni durdurmaz! Rouge hasta elbisesi giydiğinden ve ayağında botları olmadığından yumruk üstünlüğü bendeydi ben ise gene pardesü kask ve bot giyiyordum. Rouge beni dövmeye kararlıydı ama ben kolay lokma değilimdir. Sonunda ikimizde köpürmeye başladık kavga hala devam ediyor ve ayrıca kahvaltı da ediyoruz nasıl diye sorarsanız onun yanıtı ise yemekleride birbirimizin yüzüne atıyoruz arada bir de yiyiyoruz tamam tamam sadece ben yiyorum ama tadı güzel haa. Rouge beni yerev itti gene yani insan itme olaylarından sıkılıyor bir gün de onu ben iteceğim ama tavandan aşağı hehehe (laughtly evil) ben yere düştüğümde kendimi kurtardım ve cebimden Lugerimi çıkardım tabancama bir tekme geldi ve tabanca yere düştü diğer cebimden mauser tabancası çıkardım bir tekmede ona Sauer'imi çıkardım ona da tekme Volkspistole yi çıkardı ona da bir tekme ona da buna da tabancam bitti MP-44'ümü
doğrulttum ve tetiğe bastım Birkaç pencereyi,sandalyeleri,yataklardan bir kaçını delik deşik ettim sonra pencereden bir ses geldi sese kulak verdim pencereden baktığımda Selçuk hala yaşıyordu.
Rouge: Selçuk sen hala yaşıyorsun ama nasıl?
Ben: Sana demiştim Rougie batty.
Rouge: Nasıl?
Selçuk: Biraz aşağıda tavan vardı oraya düştüm ama hala biraz uykum var.
Ben: Hemen hallederim.Tualet'e gidip bir kova su getirdim ve suyun tamamını Selçuğun üzerine döktüm.
Selçuk: Şimdi daha iyiyim.Peki şimdi ne yapıyoruz?
Rouge: Sormanıza sevindim şimdi planıımız şu...
Sabahın beşinde beni koridorda siber adamlara yem yaptılar ben ise rol icabı siberlere tahmin edemiyeceğiniz kadar küfür ediyordum.Sonunda bir siber beni almaya geldi.
Ben: Hey nerede kaldın yarım saat'dir alınmayı bekliyorum.
Siber 4: İyi çünkü şimdi alınacaksın ve siber form'a dönüştürüleceksin.
Ben: Peki lazer silahımda olacak'mı?
Siber 4: Prosüdür gereği evet.
Ben: Yaşasın peki o silah ile birisini öldürebilirmiyim?
Siber: Hayır.
Ben: İyi tamam iyi günler.Arkamı dönüp gidecektim ki siber beni kolumdan yakaladı ve yerde sürükleyerek asansöre götürmeye başladı. Rouge,ve Selçuğa ne oldu diye sorarsanız onlar beni ve siberi takip edip siberlerin ana üssünü bulmaya çalışıyorlardı siber beni bir merdivene götürdü ve o merdivenden indik aman allahım niye her zaman merdiven kullanırlar'da asansör kullanmazlar anlamamki.Neyse 5 kat aşağıya indiğimizde çelikten bir kapıya geldik.
Ben: Burası ne yoksa senin kız arkadaşını sakladığın yer'mi.
Siber 4: Hayır burası siber üssü burada kaçırdığımız insanları siber form'a dönüştürüyoruz.
Ben: Fark yok.Neyse siber üssüne girmeden önce arkama baktım arkamda Rouge ve Selçuğu saklanmış bir halde buldum ikiside mutlu mutlu el sallıyorlar yüzlerinde gülücükler var sanırım ölme ihtimalim yüksek diye seviniyorlar ben de sevinirdim ama içimde hala Rouge tam adını söyleyeyim Rouge the bat'den hala şüphe duyuyorum çünkü Rouge tuvalete gittiğinde bilgisayardan onu araştırdım bir de ne göreyeyim ajanlık,elmas hırsızlığı,suçlu yakalamalar yuh ve üstüne üstlük bir de başka gezegenden gelmeler zaten ilk gördüğümde anlamıştı bir de hayatım onun elinde işim iş ne kadar kötü.
Siber üssünün dönüşüm odasında bazı cesetler, yataklar, şırıngalar ama içlerinden en korkutucusu da bir doktor siber ya da siberdoktor hemde elinde bir şırıngayla şu hayatta en çok korktuğum şeylerden biridir şırında ilaç verir kan alır ete girer acı verir hayatımda en çok korktuğum şeylerden biridir şırınga.
Siber doktor: Onu yatağa bağlayın o insan bizim gibi olacak.
Ben: Ne demek istiyorsun?
Siber doktor: Sen bir siber adama dönüştürüleceksin.
Ben: Şırıngayı kullanacakmısın?
Siber doktor: Evet.
Ben: YOOOOOOO NEİN NO HeT(Het Rusça nein almanca no'yu hepiniz bilirsiniz)
Siberler beni yatağa bağlamaya çalışıyorlar ama ben'de direniyorum çünkü asla siber penisli bir siber adam olmayacağım direndim ama işe yaramıyor tabi yaramaz ben etten onlar ise demirden arada fark var çığlıklarım koridorda yankılanıyor herhalde umarım Rouge ve Selçuk zamanında buraya varırlar şayet varmazlarsa ikisinide bizzat ben buraya getireceğim.

Selçuk ile Rouge havalandırma kanallarından geçiyordu Rouge önde olduğundan Selçuk hep Rouge'nin poposuna bakıyordu ne yazık.
Selçuk: Rouge bir dahakine ben önüne geçeceğim!!!
Rouge: Rüyanda görürsün senin popona bakmaktansa ölmeyi yeğelerim.
Selçuk: Bana bak Rouge seni çok fena döverim ona göre.
Rouge: Döv de görelim.Selçuk ile Rouge beni kurtaracaklarına dövüşmeye başladılar havalandırma borusunun sonundan bir sibermat onlara bakmaya çalıştığı sırada ikiside dona kalmıştı Selçuk Rouge'nin kulağından tutmuş yumruk atıcak bir şekilde duruyor Rouge zemine yatmış Selçuğun sırtına tekme atıcakmış gibi duruyor ikiside ayrılıp sibermat'a bakmaya başladı sonunda Rouge dayanamayıp.
Rouge: Ay bu ne şirin bir şey.Rouge sibermat'ı avucunun içinde tutup metal yaratığı okşuyordu ve güzel sözler söylüyor sibermat ise utanmış gibi kuyruğunu sallıyordu sonunda sibermat işin farkına varıp önündeki kapağı açtı Rouge açılmış kapağa baktığında sivri dişler ve elektirik akımı gördü sibermat Rouge'ye takmıştı Rouge'nin boynunu ısırıp ona şok vermek veya boğazını kanatıp öldürmeyi planlıyordu Selçuk Rouge'ye yardım edip sibermat'tı Rouge'nin ellerinden alıp kendisi tuttu aynı şey Selçuğada oldu kısacası elektirik akımlı sivri dişler ve metalden bir fare Rouge etrafa bakındı zeminde bir kapak buldu onu alıp sibermattın gövdesine hızlıca vurmaya başladı aynı zamanda Selçuğun parmaklarınada Selçuk sibermattı elinden düşürür düşürmez sibermat doğruca Rouge'nin üzerine atladı ama Rouge sibermat havadayken çelik kapak ile sibermatta vurdu ve siber mat çok hızlı bir şekilde havalandırma borusunun duvarına çarparak parçalara ayrıldı ve öldü.
Rouge: Çok korkunç ama çok sevimli.(bu kelimeleri nefes nefese söyledi).
Selçuk: Neyse ilerleyelim ve şunlardan bir tanesiyle daha karşılaşmayalım.
Rouge: İyi fikir.Selçuk Rouge ile havalandırma borusunda emeklemeye devam etti umutları ise inanılmaz azalmıştı.
Selçuk: Bu böyle olmıyacak Teoman'ı nereden bulacağız ki? Tam o anda benim çığlığımı duydular ve yönlerini bulup ilerlemeye devam ettiler.

Siberler beni yatağa bağlamak için büyük bir uğraş gösteriyorlar ben ise kaçmak için.
Ben: Bırakın beni avukatımı istiyorum!!!Bırak dedim ben Bill Muray'yi tanırım!!!
Siber doktor: Bu umrumda değil.
Ben: Bill Muray umrunda değil mi? Sen nasıl bir canlısın.
Siber doktor: Böyle şeyleri umursamayan bir canlıyım.
Ben: Yani canlı değilsin. Neyse nerede kalmıştık? Hatırladım AAAA bırakın!!!!
Siberler beni büyük ir gayret ile yatağa bağladılar ve işleme başladılar bir Makine ameliyat aletlerini benim üzerimde kullanmak için yatağa doğru geliyordu. O anda havalandırma borusundan fırlayarak doğrusu beş metre aşağıdaki zemine düştüler siberlerde yatağa bağlanmış bende hayret içinde onlara bakıyorduk.
Rouge: Sana demiştim bu boru fazla sağlam değildir diye ama dinlemezsin ki!!!
Selçuk: En kısa yol ise bu idi.
Rouge: Daha başka yol bulamadınmı!!!
Selçuk: Bulamadım.
Siber doktor: Siz de kimsiniz?
Rouge: Biz mi? Biz sizin üssünüzü yok edip sizi patlatıp Teoman'ı kurtarıp ve hastaneden taburcu olacak kişileriz. Başka sorun var mı?(Bu kelimeleri hem mutlu hem de sinirli bir şekilde söyledi.)
Siber 4: Böyle bir şey olmayacak ve siz ikiniz silineceksiniz.
Rouge: Dur bakalım silinmeden önce bazı sorularım olacak birinci sorum bir nükleer santrale sığınmak varken niye bir hastaneye sığınırsınızki?
Siber 13: Nükleer santrallerdede sibermatlar var onlar bize nükleer enerjiyi getiriyor.
Rouge: İkinci sorum nükleer santrali üs hapabilecekken niye buraya geldiniz?
Siber 13: Nükleer santralde fark edilme riski daha yüksek bu hastanede ise farkedilme olanağı daha az.
Rouge:O zaman son sorum borulardan geçerken bazı açık kapaklardan sizin emir bekleyen ve hazır da bekleyen siberlerinizle karşılaştım bu binada altmıştan fazla siber vare ve siz niye hala saldırmadınız?
Siber 13:Siber prosedürü nedeniyle 100 asker'e varmalıyız.
Rouge: Anladım peki son sorum...
Ben: Son sorunu az önce sordun geri zekalı şimdi kurtar beni!!!
Rouge: Sabırlı ol!!! Şimdi son sorum benim kim olduğumu biliyormusunuz?
Siber 13: Kimlik aranıyor...Siber Rouge'nin kimliğini ana siber belleğinde aradı ve buldu.
Siber 13: Sen Rouge the Bat'sin
Rouge: Günaydın Benjamin.
Siber 13: Silineceksin.
Rouge: Çok beklersin.Rouge sibere bir tekme attı bunu diyeceğimi veya yazacağımı hiç sanmazdım ama Rouge'nin tekmeleri hakikaten sertmiş. Siber tekmelenince kafası patladı ve boynundan et ve çelik parçaları fırladı siber öldüğünden yere düştü daha doğrusu gene Rouge'nin ayağına düştü Rouge ayağının acısıylan yere oturdu ve ayağını ovuşturmaya başladı benim doktor görüşüme göre bir şeyi yoktu ama ayak onun ayağı benim değil zaten öyle ayak istemezdim çünkü öyle ayağım olsaydı aynı zamanda beyaz ve üzerinde pembe kalp olan topuklu bir çift bot giymek zorunda olurdum bana bunu Hiçbir güç yaptıramaz belki 1.000.000 euro veya dolarla ama o da 30 saniye sürerdi neyse Rouge yerde ayağının acısını bastırmaya çalışırken sibeler beni bırakıp Selçuğa yöneldiler Selçuk bir M16 ile ateş ediyor ama siber adamlarda bu Hiçbir işe yaramıyor tabi yaramaz çünkü siberler demirden değil çelikten yapılır ve çelik kurşun geçirmezdir.
Selçuk: Bu silah siberlere Hiçbir şey yapmıyor.
Ben: Elbette yaramaz çünkü siberler çelikten yapılıyor git biraz kitap oku.
Selçuk:ASLA!!!Selçuk ameliyet yatağına bağlanmış beni ve yerde ayağından yaralanmış Rouge'yi görünce içini inanılmaz bir öfke kapladı tabi kaplaması gerekir çünkü bir yatakta bağalıydım bu sinirlenmek için iyi bir neden Rouge ise sinirlenmeye gerek yok sadece ayağına çelikten bir adam düştü büyütecek ne var?
Selçuk: Üvey kardeşimi bir yatağa bağladınız yeni tanıştığım birinin ayağını ezdiniz iki defa ve şimdi de dünyayı ele geçirmeye çalışıyorsunuz sizi Winston Curchill bile kurtaramaz artık.
Siber doktor: Senin Hiçbir silahın siber zırhına zarar veremez
Selçuk: Ama bu verir.selçuk cebinden bir siber kolu çıkarsı.
Siber doktor: Bu bir işe yaramaz.
Selçuk seyret ve gör.Selçuk siber kolu ile siber adamların üzerine ateş etmeğe başladı siberler Selçuğu öldürmek için kendi lazer silahlarını kullanıyorlar ama daha kullanamadan Selçuk onları öldürüyor en son siber doktor'a nişan alöıştı.
Selçuk: Şimdi ne diyeceksin?
Siber doktor: Senden hiç ir şekilde merhamet dilemiyeceğim.
Selçuk: Dilemeni beklemiyordum zaten.Siber koluyla son bir atış yapıp siber doktoru çığlıklar içinde patlamasına neden oldu.
Siber doktor: AAAAAĞĞĞĞĞIIIIIIAAAAAAAA(BOM).Siber doktor öldü Selçuk yanıma gelerek bağlarımı çözdü sonra Rouge'nin yanına giderek ben doktorluk bildiğimden onun botunu çıkarıp ayağına baktım niye insanlar çorap giymez ki? Neyse ayağını bir çelik parçası delmiş kanlar akıyor bu sefer durumu kötü Rouge'yi girişe sürükledik sonra Selçuk ile tekrar içeri girip içeriye güçlü uzaktan kumandalı dinamitler koyduk sonra Rouge'yi omuzlarından tutup hastanedeki odasına götürdük üsteki siberler dışarı çıkmış ve hastanedeki insanları öldürmeye başladılar biz odada kumandayı Rouge'ye verdik Rouge patlatma düğmesine bastığında siber ana kontrol bilgisayarı patladı o patladığından siber beyin kontrol makinası da patladı o Makine patladığından siberlerin beyin çipleri patladı o patlayınca bütün siberler öldü.Biz ise derin bir nefes verdik.
Ben: Hey Rouge geçmiş olsun.
Rouge: Teşşekürler Selçuk, Teoman ikinizede büyük bir borcum oldu.
Ben: Evet öyle.
Rouge: Ne zaman isterseniz evime gelebilir veya telefon ile beni arayabilirsiniz
Selçuk:İyi tamam öyle yaparız.
Ben: Sizin eve gelirim ama birisiylen şey yaparsan gelmem.
Rouge: Ne?
Ben: Biliyorsun gigidy gigidy.
Rouge: Yok öyle bir şey olmaz.
Ben: Emin misin?
Rouge: Evet eminim.
Ben: İyi tamam o zaman arada bir uğrarım.O akşam hastanede kaldık Selçuk çantasından Monopoly çıkardı ve bütün gece Monopoly oynadık kısacası hepimiz kaliteli zaman geçirdik.