6 Ekim 2011 Perşembe

Herkesin hayatına bir değişiklik lazım bir yarasanın bile

Bölüm 1

Yeni bir gün yeni ışıklar yeni umutlar ve yeni belalar. Bu gün bunu söyleyerek yatağımdan kalktım mutluydum özel nazi odama gidip nazi bayraklarına, nazi kitaplarına ve nazi filmlerine baktım bu moralimi daha da arttırır nedendir bilmem ama doğduğumdan beri nazilere karşı bir ilgim vardı naziler hayatıma girince Almancayı da hayatıma sokmak zorunda kaldım. Bu gün mutluydum çünkü en iyi arkadaşım Selçuk' un bacağını kırma olayını atlatıp yüzde yüz düzelmesini kutlamak için bir bar-restoran'ta gideceğiz ben sabırsızlıkla Selçuk'u arıyorum ama tembel uykucu yerinden kalkmıyor.
Ben: Hay Allah belanı versin Selçuk! dedim.
Selçuğu on ikinci arayışımda sonunda açtı ve buluşma yerimizi söyledim. Buluşma yerimiz Selçuğun evi idi. Pardesümü, botlarımı, demir haç madalyamı bir de luger tabancamı yanıma aldıktan sonra evden çıktım hava biraz kapalıydı ama olsun hava ne kadar kapalıysa rüzgar da o kadar çoktur.
Sonunda geldim kapıyı çalıp.
Ben: Hadi be Selçuk gel artık. Diye bağırdım Selçuk dördüncü kattan.
Selçuk: Geliyorum!!!bir dakika bekle.Diye bağırdı.
Ben: Tamam anladık!!!
Seçuk telaş içinde koşuşturuyordu ayakkabılarını giyip paltosunu'da yanına almak için.Sonunda hazırlanıp binanın giriş katına inip Selçuk ile buluştum.
Ben: Nerede kaldın be Selçuk meraktan götümüz başımız açık kaldı.
Selçuk: Hazırlanıyordum işte. Sen onu boş verde hadi şu bahsettiğin bar'a gidelim.
Selçuk ile ben on yedi dakika boyunca sadece yürüdük. Ve sonunda geldik Stuka bar diye bir yere geldik.
Selçuk: burası olduğundan emin misin?
Ben: Evet beni ne sandın bir geri zekalı'mı hiç sanmıyorum
Selçuk ile bar'a girdik barda fazla kişi yoktu ama bu zaten bar'ın yoğun haliydi.içerideki garson bay Bahnhof arkadaşımdı beni her gördüğünde bir bedava İce Tea verirdi geri kalanların parasını bana ödetirdi.Selçuk ile dört numaralı masaya oturduk ve onun bacak kırma durumunu atlatması olayına hesap bendendi tanrım hesabı benim ödememden daha çok nefret ettiğim tek şey ise gotikler ve hippiler.
Ben: eee Selçuk ne içeceksin?
Selçuk: ben bir doubble cross içeceğim.
Ben: Oha parayı ben ödeyince gözün döndü be yuh.
Selçuk: suçlu sensin.
Ben: Niyeymiş o
Selçuk: Bacağımı kırıdığımda sonra iyileşdiğimde beni bara götüreceğini söyleyen sendin.
Ben: O zaman bende bir ice tea alayayım.

Gece saat 23:02

Selçuk ile ben o kadar fazla ice tea ve double cross içmiştikki sarhoş olup kafayı iyice dağıtmıştık.Zaten bardada çok az kişi kalmıştı ben sarhoş bir biçimde diğer masalardaki kişilerle dalga geçiyordum Selçuk'da bana eşlik ediyordu.
Ben: Selçuk Selçuk şurdakine ne dersin bence şurdaki bir
Selçuk: Bir ne?
Ben: Puşt!!!
Selçuk: Hahahahahahahahaha
Ben: Selçuk Selçuk şurdaki kadın var ya evet şu erkeğin parası için o adamla çıkıyor.
Selçuk: hee valla evet.
İkimizde gülmekten ölüyorduk alay ettiğimiz insanlar ise pek mutlu gözükmüyordu.
Sondan ikinci masada ise garip bir kadın oturuyordu bir kere kadın hiç de bir insana benzemiyordu kantları ve koca kulakları vardı ve bir fahişe kostümü giymiş gibiydi sadece orda durup bir içki falan içiyordu saatlerdir orda içki içiyor ve hiçde sarhoş gözükmüyordu artık Selçuk ile son hedefimize bakıyorduk yani o kadın.
İkimizde sarhoş bir şekilde kadının yanına oturduk.Kadın önce biraz ürktü sonra ise bir şeyler konuşmaya başladı.
Rouge: Siz de kimsiniz?
Ben: Biz hayvan ilaçlamadanız bir yarasa şikayeti almıştık da.
Rouge: İyi iyi hadi gidip kendinizi becerin ve beni rahat bırakın.
Ben: Hey hey ne oluyor neye bu kadar kızgınsın ki?
Rouge: Seni ilgilendirmez!!!deyip karnıma şiddetli bir tekme attı Selçuk ise orda durup sadece izliyordu ben sancılar içinde tekrar ayağa kalktım kadın pişman bir biçimde.
Rouge: üzgünüm sadece bir an çok sinirliydim.dedi.
Ben ise tatmin olmamış bir biçimde onun yüzüne bir yumruk attım sarsılan kadın sinirli bir halde bana yönelip karnıma bir yumruk daha attı bu attığımız yumruklar ise bayağı sertti.
Savaş başlamıştı kim kazanırsa evine mutlu bir şekilde gidecek kim kaybederse hastaneye üzgün bir biçimde gidecek.Yumruklar ve tekmeler birbiri ardına giriyor birbirimize attığımız yumruklar o kadar sertti ki ağzımızdan kan akmaya başladı ama bu bir engel değildi ve bu ikimiz içinde geçerliydi kadın topuklu ayakkabı giyiyordu bunun anlamı karnıma gelen her tekmede canım inanılmaz acıyordu sonunda karnıma gelen sert bir tekme beni yere düşürüp karnımdan büyük bir kanamaya neden oldu bayılmadan veya ölmeden önce son enerjimle luger'imi çıkartıp kadının karnına veya gövdesine nişan almadan ateş ediyorum bilincimi kaybetmeden önce o kadının acı dolu çığlığını duyuyorum bunun anlamı savaş berabere.Ben bayılmıştım kafam inanılmaz ağırıyordu nerde olduğumu bile bilmiyorum.
Ben: Ooofff başım inanılmaz ağırıyor bu boktan yer de neresi?Yanımdaki sandalyeye baktığımda ise Selçuğu otururken görüyorum ve ikimizde sevinip merhabalaştık.
Selçuk: Ya Teoman nerelerdeydin bütün gece öyle bir uyudun ki meraktan gebercektim az kalsın.
Ben: Bende az kalsın altıma sıçıyordum ölme korkusundan ama iyiymişim.
Ben: Bu karnımdaki acıda ne böyle.
Selçuk: Hatırlamıyormusun o yarasa'nın karnına attığı tekmeyi.
Ben: Haa hatırladım onu vurmuştum değil mi?
Selçuk: Evet.
Ben: Büyük ihtimalle ölmüştür hahahaha.
Selçuk: Ha ha hayır ölmedi.
Ben: Nasıl?
Selçuk: Ehe nasıl desem ateş ettiğin mermi kadının karnından sıyrılmış ama askalsın ölüyordu.
Ben: tüh lanet olsun şimdi nerede o?
Selçuk: Aslına bakarsan tam yanındaki yatakta yatıp senin kalkmanı bekliyordu.
O cümleyi duyunca hemen arkama baktım ve o kadını gördüm kadın benim tam birbuçuk metre yanımda duruyor ve bana el sallıyordu.
Ben: aaa sen yaşıyormuyduuun unutmuşum.
Rouge: Önemli değil. Ağrın nasıl?
Ben: iyi iyi seninki .
Rouge: arada bir ağırıyor o kadar.
Selçuk: Haa Teoman babam sana bir hediye aldı.
Ben: Valla'mı ne almış?
Selçuk: Battlefield 1942 oyununun dört CD'li olanından almış.
Ben: Bu bu bu mükemmel tam dört haftadır bu oyunu bekliyordum. Hey bir dakika laptop'um yanımda değil oyunu nasıl yükleyeceğim ki?
Selçuk: Senin için önceden yükledik ve bilgisayarın'da çantamda.
Ben: aaa çok inanılmaz teşşekür ederim.Tabi inanılmaz bir nefes alış ve sevinçle söyledim bu kelimeleri o kadar mutlu olmuştum'ki ağrım arttığı halde umursamadan teşşekür ediyorum.
Rouge: sevinecek ne var ki bu sadece bir oyun.
Ben: sadece bir oyun mu sen deli misin? Bu sıradan bir oyun değil bu bir ikinci dünya savaşı oyunu.
Selçuk: Benim annemi görmem gerekiyor yarın tekrar gelirim tamammı ha Teoman leptobunu yanına koydum siz iki muhabbet kuşu birlikte oynarsınız.
Ben: Hayır hayır beni bu katille baş başa bırakma hayır HAYIR!!!
Artık çok geçdi o geri zekalıylan aynı odada kalmıştım. Bu yüzden tam güvenlik önlemi almalıydım çantamda bir MP-40olması gerek diye düşündüm ve ön cebe ve arka cebede baktım MP-40ön cepteydi arka cepte ise laptobum vardı.Arka cepten laptobu açıp önce facebook'a sonra oyuna döndüm oyun müthişti amerikalı öldürüyordum hem de bir messerschimitt BF 109'un üzerinde benim mutluluğumu bozabilecek hiçbir şey yoktu, Rouge telefonundaki oyundan sıkılıp benim oyunuma şaşırmış bir şekilde bakıyordu ben ise hiç aldırış etmeden oynuyordum.
Ben: Oha müthiş az önce bir uçankale devirdim.Rouge ekrana bakmaya devam ediyor gözleri aynı bir japon film karakteri gibi büyümüştü ekranda skorum 16 idi yani benim değişimle 16 uçak patlattım.Tam beş veya dört dakika sonra.
Rouge: Bende Birkaç dakika oynayabilirmiyim Müsaade edersen.Bir kere düşündüm bu yarasaya oyunu verirsem ne yapar diye üstelik niye vereydim ki beni hastanelik etti kızgınlığım geçti ama genede vermeyeyim daha iyi olur aklı başına gelir diye düşündüm ama sonra onun yüzüne bir de vurduğum karınına baktım ve aynı bacağı kırık bir kedi yavrusuna yemek verdiğinde ona acırsın ya bende aynı duygularlan ona oyunu bir süreliğine verdim mutlu olmuştu.Oyunu oynamaya çalışırken yüzündeki ifdedesindende anlaşıldığı gibi heyecanlı ve oyunu beğenmişdi tek bir sorunu vardı oyun nasıl oynananır bilmediğinden daha ilk amerikan uçağı geldiğinde ölüyordu.
Rouge: ya Teoman bu oyun nasıl oynanıyor?
Ben: Bak şimdi sol elindeki şu üç parmağını w,a,d tuşlarına getir diğer elinlede mauseyi tut...
Birkaç dakika sonra benim kadar iyi oynuyordu yuh öğretmez olaydım şimdiden 5 uçak patlattı böyle giderse benim rekorumu geçer.
Rouge: Nasıl ha güzel oynuyormuyum?
Ben: fena değil yani ama bir de uçankale öldürebilsen daha iyi olacak.
Rouge: Teoman Teoman gel bak 3 uçan kale ne yapayım?
Ben: ortadakine bomba at ve soldakine yönel çabuk!
Rouge: tamam veeee yuh 3 uçankalede patladı nasıl akıl ettin bunu?
Ben: Ölüm avcıları kitabından.
Bir saat boyunca bilisayar oynadıktan sonra doktor Gutentag odamıza gelip bize yemek verip gitti çıkarken Heil Hitler dedi demek konuşmalarımızı duymuş doktor Gutentag çıkarken bende ona
Ben: Heil Hitler und dielen dank für ess.dediğimde mutlu bir şekilde bana bakıp çıktı.Oyunu bırakıp yemeğimize yöneldik yemekte köfte vardı ben sevmiştim ama Rouge inanılmayacak derecede nefret etti.
Rouge: Getire getire en nefret ettiğim yemeği getirdiler ne kadar aptal bir hastane.
Ben: Seni bilmem ama ben duvardaki televizyonu açacağım.Bir açtığımda birde ne göreyim televizyonda south park var ikimizde keyif içinde izleyip güldük arada bir de kavgalar ettik. Ama gene de geçimimiz iyi. Umarım burdan çabuk taburcu olurum.

1 yorum:

  1. Gül Göktuna12 Ekim 2011 11:29

    Senin yaşında biri için çok iyi yazmışsın.Tebrikler
    Gül Göktuna

    YanıtlaSil