6 Ekim 2011 Perşembe

Bölüm 4


Bütün gece ayakta kalıp İce Tea içmek isterdim ama öyle bir şey olmadı ne yazık hepimiz dün geceki olaydan biraz tedirgin (benim dışımda ben sadece yeni bir demir haç madalyası almak bana kaça patlar diye düşündüm) olduğumuzdan üç kutu İce Tea içtik sonra dünki olayı konuştuk.
Selçuk: O şeyde ne idi öyle.
Rouge: Onlara Siber adamlar denir eski çalıştığım ajan şirketinden ayrılmadan önceki ikinci haftada üç büyük taşıma helikopteri ve bolca silah ile yola çıktık.Rouge kendi anısını anlatırken etraf bulanır.

Rouge: Komutanım nereye gidiyoruz ?
Komutan: Siber kampına.
Rouge: Orada ne yapacağız ki ?
Komutan: Gidip kamptaki esirleri kurtarıp siberleri de öldüreceğiz.
Rouge: Öldürmek mi ben varım.Bir kaç dakikaya kampa vardık dikenli telleri aşıp silahları çekip koşmaya başladık sonra durakladık. Etrafımızda onlarca esir vardı hepsi siber adama dönüşmek için sırada bekliyordu birisine sıra gelidiğinde dönüştürme odasına girdiği zaman o kişinin çığlıkları bütün dönüştürme sahasını kaplıyordu. Askerler esirlerin zincirlerini çözüyordu. O sırada siber kontrol odasında.
Siber 1: Dönüşüm sahasındaki esirler kaçmaya başladı.
Siber Denetci: Gardiyanlar ?
Siber 1: Hepsi yok edildi.
Siber Denetci: 14, 15, 16, 17 ve 18 numaralı gardiyan bölüklerini B-2 sektöründeki sahaya gönderin ve bütün savaşanları silin.
Siber 1:Birimler gönderildi.
Biz esirleri kurtarırken siberlerin ayak seslerini duyduk siberler geliyordu ve geldiler bütün sahayı kapladılar askerler ateş ederken siberlerde elektroşok eldivenleri ve lazer silahları ile bize karşı ateş açıyordu.Daha bir siber bile öldüremedik ama biz dört asker kaybettik.
Rouge: Bu makinalar niye ölmüyorlar.Diye bağırarak sordum.
Komutan: Bilmiyorum.
Rouge: Peki önceki gardiyanları nasıl öldürdük.
Komutan: Yeni geliştirdiğimiz el bombalarıyla.
Rouge: Komutanım o zaman el bombalrını deniyelim.
Komutan askerlere komut verdi askerlerden 10 tanesi bombalarını siberlere fırlattı.Siberlerin ortasına düşen bombalar patladı ve siberlerden altı tanesi patlayarak öldü.
Komutan: İşte bu ! Askerler el bombası atışına devam.
Rouge: Ben bilgi disketini almaya gideceğim.
Komutan tamam ama sakın öleyim deme.
Rouge: emin olabilirsiniz.
Rouge: Son hızla oraya uçacağım.15-16 dakikada odaya vardım ne tuhaf hiç gardiyan yok hatta bir sibermat bile yok sadece kameralar vardı.Koridorun sonunda kontrol odasının kapısı vardı kapıdan içeriye dikkatsiz bir şekilde girdim odada hiç kimse yoktu ne garip.
Birden disketi gördüm ve alıp cebime koydum o sırada siberler koridordan geliyorlardı. Bu bir tuzak!!!
Siberler odaya girdi hepsi soğuk demir gözlerle bana bakıyordu korkmadım ama şaşırdım
Ben: Atma be eminim o anda altına yapmışındır.
Rouge: Sen olursan yapardın o kesin.
Ben: Siktir git!!!
Selçuk: İkinizde susun!!! Şu hikayeyi dinleyeyimde öyle kavganızı edin.
Ben: Tamam tamam et bakalım.
Rouge: Sağol Selçuk.
Siberlerden biri gelip.
Siber denetci: Sen de kimsin?
Rouge: Benim adım Rouge. The bat Diye cevabı yapıştırdım.
Siber denetcisi: Siberlerin üssünü mahvettin ama bu saldırı silindi.
Rouge: Nasıl yani?Siber denetcisi beş numaralı kamerayı açtığında adamların nerdeyse tamamı ölmüştü.
Siber denetci: İşte böyle adamların silindi şimdi sen de silineceksin sil sil sil sil
Siber 15: sil sil sil
Siber 167: Sil sil sil. Siberler beni öldürmek için elektroşok eldivenlerini hazı ederler tam o anda bir adam pencereyi kırıp halat ile içeri girer bu adamı daha önce sahildeki bir görevde görmüştüm Yanlışlıkla adamın elindeki şarap şişesini kırdık diye bizim askerleride düşman askerlerinide sırf elleriyle dövdü ben de dahil adamın ismi Cevdet abi'idi daha doğrusu şarapçı Cevdet'idi herkesi dövmüştü hepimiz it gibi kaçmıştık şişman, sarhoş, kokulu bir adamdı.
Cevdet abi pencereden içeriye bir şok tabancası ile girmişti herkes şaşırdı Cevdet abi ise her zamanki halindeydi.
Cevdet:Laaan bırakın lan çocuğu. O sırada ona güvenip Cevdetin arkasına geçtim önce kokudan başım döndü sonra alıştım.
Cevdet: Genç!!! göt kısmetten çıkınca Cevdet abin nedensiz yardıma koşar!!!
Siber 16: Sil.
Cevdet: laaaaaann. Diyerek ateş eder siber adam ölmüştür.
Cevdet: Genç halata atla.Nedendir bilmem ama Cevdet'i dinledim çünkü dinlemekten başka seçenek yoktu halata tutundum Cevdet hemen arkamdan geldi şok tabancasıyla bir el daha ateş ettikten sonra halatı tutup bizi aşağı itti. İnanılmaz yüksekti Cevdet buraya nasıl çıktı ki anlamadım sonra halatlan uçarken bir platform gördük.
Cevdet:Genç!!! şu platformun üzerine atlayalım yoksa ikimzinde götü açıkta kalır(ölürüz).
Rouge: Tamaaaaaam
Cevdet: Laaaaaaaaan.Aşağı atladık ve platformun tam üstüne düştük ortada fazla siber olmadığından kolayca o üsden kaçtık.

Rouge: İşte aynen böyle olmuştu.
Ben: yaniiiiiiiiiii.
Rouge: Bize bol miktarda elektrik tabancası gerek.
Selçuk: Tekme falan atsan.
Ben: Selçuk allah iyiliğini versin adamlar çelikten yapılma ve Rouge onlara tekme atınca bir tanesi ölecek öylemi? Git allahını seviyorsan.
Rouge: Bırakın şu kavgayı bu sefer gerçekten Siberler zorludur onlarlan başa çıkmak zordur.
Ben:Ne kadar zor olabilirki bu işte ben varım.
Selçuk: Ben de.
Rouge: İlk defa bir nazi ve bir okul futbolcusu ile göreve çıkacağım şansa bak.ben onun omzuna dokunup.
Ben: Geçicek geçicek şimdi çantamdaki sürprizi çıkarayımda gözleriniz biraz daha şaşkınlık görsün.
Rouge: Ne sürprizi?Ben çantamı karıştırırken Selçuk'da çantasını karıştırdı.
Rouge: Siz ikiniz ne yapıyorsunuz?
Selçuk: Birazdan öğrenirsin. Ben çantamdan nazi kaskı luger bıçak MP-40 botlar, pardesü, sekiz handgranade Mauser C 96 ve son olarak bir Gewerh43 çıkardım bir de SS' lerin kullandığı üniformanın aynısı vardı Selçukda ise Type 99,HalconM94. WalterP38,Sauer 38H,japon kaskı nazi asker üniforması botlar madalyalar(madalyaların yarısını ben kaptım)ve bir şapka çıktı.
Selçuk: Şapkayı istermisin Rouge?
Rouge: İstemem. Siz ikiniz hastaneye bu kadar silahı nasıl soktunuz ve neden soktunuz?
Ben: Ehhe biz bu silahları sana önlem olsun diye koyduk aslında bir panzerschect daha getirecektik ama güvenlik fark ederdi.
Rouge: Ehem madem ihtiyaç vardı getirdiniz iyi oldu.
Selçuk: Tabikide senin gibi dövüşçü, hırsız ve yalancı bir kanun kaçağıylan aynı odada kalacağız bizden ne bekliyordun.
Rouge: Tamam anladık!!! öfff şu günlerde insanların hiç güven duygusu yok.
Ben: Tamam bu işi ne zaman yapacağız?
Rouge: Yarın sabah saat 04:00'da.
Ben: AAAAA o saatte uyanamam.
Rouge: O zaman sende sabaha kadar nazi marşı dinleme.
Ben: yok yahu kalkarım ben.Her gün olduğu gibi teybi açıp nazi marşı dinledim ve Selçuk ile şarkıları söyledik.
Ben: Sende katılsana Rouge.
Rouge: Sağol katılmayayım.
Ben: Sen bilirsin Rougie.

Erika march

Auf der Heide blüht ein kleines Blümelein und das heißt Erika.
Heiß von hunderttausend kleinen Bienelein wird umschwärmt Erika
denn ihr Herz ist voller Süßigkeit,
zarter Duft entströmt dem Blütenkleid.
Auf der Heide blüht ein kleines Blümelein und das heißt: Erika.
In der Heimat wohnt ein blondes Mägdelein und das heißt: Erika.
Dieses Mädel ist mein treues Schätzelein und mein Glück, Erika.
Wenn das Heidekraut rot-lila blüht,
singe ich zum Gruß ihr dieses Lied.
Auf der Heide blüht ein kleines Blümelein und das heißt: Erika.
In mein'm Kämmerlein blüht auch ein Blümelein und das heißt: Erika.
Schon beim Morgengrau'n sowie beim Dämmerschein schaut's mich an, Erika.
Und dann ist es mir, als spräch' es laut:
"Denkst du auch an deine kleine Braut?"
In der Heimat weint um dich ein Mädelein und das heißt: Erika.


Rouge: Siz ikinizde delisiniz.
Ben,Selçuk: Nazi delileri.
Rouge:Her ne ise.
Ben: Rougie senin gevşemen lazım
Rouge: Karşımızda siberler varken olmaz.
Ben: Hadi amaaaaa.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder